Namaz ve abdestin batıni anlamı


     

                    İslam'ın önemli amellerinden biri namaz sayılıyor. Bu gün namaz - spor, sağlık, temizlik ve başka  amellerle ilişkilendiriliyor ve bu da namazın zahiri manasına ait hesap edilmelidir. Namazın gizli anlamı ise çok derin bir ilimle bağlıdır ki, islamda buna batın ilmi denir. Bütün kutsal kitapların, özellikle Kur'an'ın da batıni manası vardır ve bunlar en eski zamanlarda yaşanan mistik bir olayın sembollerle ifadesidir. Ben "Batıni-Kur'an" kitabında ve makalelerimde bütün dinlerin bir olduğunu ve onların bir olay ile ilgili olduğunu kanıtladım. Dolayısıyla bu makalede gizli-bâtın ilminin genel sonuçlarını kayıt edeceğim.

Belirttiğim gibi, bütün eski yazılar en eski zamanda yaşanan gizemli bir olay ile bağlıdır ve kaynaklarda bu olay "Dünya" nın kurulması gibi kutlanıyor. Fakat burada - yaşadığımız bu dünyadan deyil, tarihten Mısır firavunu gibi tanıdığımız Amon (Aman) tarafından gökte yaratılmış Qeb âleminden, yani ruhlar dünyasından bahs ediliyor. Mısır kaynaklarına göre bu "Dünya", gökleri kuşatmış Adem'in vücudunda bulunuyor. Tevrat'a göre, Adem yaratıldıkda kozmik boyutlu, yani dünyanın bir ucundan o biri ucuna kadar olmuştur. Ünlü sufi alimi Muhiddin İbn Arabi Adem'i Allah anlamında kozmik insan gibi göstererek, onu Kamil İnsan adlandırır. Diğer sufi dahisi El Gazali ise bu gök insanını Muhammed (s.a.v.) adlandırır ve bu da peygamberimizin eski Mısır'da yaratılmış Adem, yani Atum (Atam) Allah'ı obrazında olması demektir.

"Dünya" nın yaranışının eski Mısır seçeneğine göre, önce gökle-yer (Nut - Qeb) bir olmuştur. Firavun Amon kendisini Adem isimlendirerek bu obrazda Qeb toprağını Nut göyünden ayırıyor ve gökleri elleriyle tutuyor. Kuran'da (21:30-34) da Allah'ın göğü yerden ayırması özel olarak dikkate iletiliyor ve bu olay ölümsüzlükle ilişkilendiriliyor. Demek ki, gökler ve gökteki ruhlar dünyası olan Qeyb (Gayb) alemi işte Adem'in hesabına göklerde duruyor. Gazali'nin yazdığından da böyle anlaşılıyor ki, gökleri Muhammed peygamber barındırıyor ve Adem'in nesli de işte Onun karakteri ile oluşturulmuştur. Sufizmde ve eski dünyanın tek dilinde Muhammed sembolü - "her şeyi bilen Adem" anlamına geliyor. Dolayısıyla, Muhammed peygamber gökte Gayb âlemini yaratan Allah'ın obrazıdır.

Doğa kanunu sayılan sihirin (ing. magic) "benzer benzeri yaratır" (qomeopatik magiya) kanununa göre, gökte yaratılmış Gayb âlemine düşmek için, insan onun yaratılışını tekrar etmeli ve bununla da gökleri kapsayan ana maddeye (efir) "kanıtlamaya" çalışmalıdır ki, o öyle göklerde ölümsüzlük kazanmış Adem'dir. Bu kanıt ise namazdır. Namaz hareketleri, Adem obrazında olan firavun Amon'un, yeri gökten ayırması ve onu gökte tutmasının sembolleşdirilmesidir. Namaz vakti söylenen sözler - sadece sessiz harflerin özel anlam ifade ettiği sufizmde semboller sayılır ve bu sembollerde Adem'in Gayb âlemini yaratması, ayağa kalkıp onu gökte tutması ve b. olaylar gösteriliyor.

Demek ki, namaz - Müslümanın Adem olmasını ana maddeye kanıtlamaya çalışmasıdır. Bu "kanıt" ise onunla sonuçlanıyor ki, o da Adem gibi kutsallaşıyor. Yani insan, arzuları hayata geçen, her sözü ana madde tarafından "Allah'ın emri" olarak kabul edilen kutsala dönüşüyor. Sufilerin dili ile söylersek, namaz kılan Müslüman Allah'ın vücuduyla vahdet teşkil etmeye başlıyor.

Namaz kılmak için ayakta durarak Hamd-Sûre demek - firavun Amon'un Adem karakterinde magik rituala başlaması, kendini ana madde ile aynılaşdırması ve onun karakterine girmesi anlamındadır.

Secde durumu ve alnın mühüre vurulması eski Mısır resimlerinde çok rastlanıyor ve resimlerde bu poz yaygın olarak tasvir ediliyor. Mühür simgesi - yerle göğü ayıran Betil taşının simgesidir ki, diğer dinlerde de bu anlamda Beyt-El (İslam'da El-Beyt) sembolü, bu taşın üstündeki gökyüzünde yaratılmış Allah'ın Evini bildiriliyor. Namaz kılanın alnını bu mühüre vurması Nut göğünü temsil eden Allah'ın işte burada Gayb toprağından ayrılması anlamındadır.

Diz üstü oturarak Teşehhüd etmek, Gayb aleminin yaratılışı sırasında kahinin tüm tören sahnesini hayal etmesi ve beyninde yaratılış sürecini canlandırmasına işarettir. "Batıni-Kur'an" kitabında bu yaratılışı ben olgularla açıkladım.

Namaz kılanın Rukü durumunda eğilip ellerini diz üstüne koyması ve düz durarak Tekbir demesi, gökyüzündeki Gayb âlemini barındıran "sütun" un ahirette yeniden düzeltilmesinin sembolik hareketlerle taklididir.

Kunut durumunda elleri açarak Salavat demek - Allah'ın büyüklüğünü itiraf etme ve ondan bereket dilemek anlamındadır.

Demek ki, namaz kılan Müslüman hareketleri ile  Gayb âlemini yaratan firavun Amon'un hareketlerini taklit ediyor. Eski Mısır resimlerinde bu eylemler çeşitli pozlarda gösteriliyor ki, günlük hayatta onların taklidi pratik olarak çok sıkıntılar yaratır. Bu nedenle kutsal atalarımız, kıldığımız namazın bu hareketlerinin en optimal durumunu bize tavsiye görmüşlerdir. Namazın sağlık açısından da hayırlı olduğunu dikkate alırsak, anlarız ki, namaz - atalarımızın bizim için yarattığı vazgeçilmez maddi olmayan kültürel mirasıdır.

Namaz kılmadan önce abdest alınması da Adem'in ana maddeden, yani dirilik suyundan oluşturulması ile ilgilidir. Sufizmde ve eski felsefede su - insanlığa hayat vermiş ana maddenın, yani efirin simgesidir. Kuran'a (21:30) göre Allah bütün canlıları sudan yaratmıştır. İbn Arabi de Allah'ın tahtını barındıran bu suyu ana madde olarak tasvir eder. Demek ki, abdest alınması, Adem'in dirilik suyundan oluşturulmasının sembollerle ifadesidir.

Abdesti tarikatlar çeşitli seçeneklerde alırlar ki, ben sadece bunun eski Mısır seçeneğine izah vereceğim. Burada şuna işaret etmek isterim ki, araştırmacıların geldiği son sonuçlara göre eski Mısır ilahları Mezopotamya erleridir. Bu kahramanlar ise kaynaklarda "zamanı geride bırakıb, tam mutluluğa ermiş" Deylem türkleri adlandırılıyor. Onları kaynaklarda bâtıniler, nizariler ve b. da adlandırılıyor ve gizli bilimsel eski Mısır felsefesi ile aynıdır. İslam ezoterizminin ünlü araştırmacısı Anri Korbene göre, Şii ezoterizmi İran'da, müslümanlığın buraya gelişinden de önce olmuştur. Ünlü sufi Şihabeddin Yahya Sühraverdiye göre ise bu batınileri Allah kendisi himaye ediyor. Bütün bunlar demek oluyor ki, bugün kıldığımız namaz ve aldığımız abdest - "zamanı geride bırakıb, tam mutluluğa ermiş" batıni türklerin maddi olmayan kültürel mirasıdır.

Salavatla, yani Allah'ın büyüklüğünün takdimi ile eşlik edilen abdestde ilk önce yüz iki kez yıkanır. Çünkü, Allah önce kendisinin Ra yüzünü yaratmıştır ki, eski resimlerde güneş Tanrısı'nın siması insan sıfatında gösteriliyor. Daha sonra sağ kol ve sol kol iki kere yıkanır.

İbn Arabî'ye ve diğer kaynaklara göre de Allah'ın iki eli var ve her ikisi sağ eldir. Bunu anlamak için bilmek gerekir ki, firavun Amon önce göklerde Ka denilen el yaratır ve onu kendi sağ elinin gölgesi adlandırır. Ka eli, Amon'un sağ elinin yerdeki hareketlerini taklid ederek, gökteki ana maddeden varlıklara hayat vermeye başlıyor. Demek, Allah'ın iki sağ eli var deyince, firavun Amon'un sağ eli ve gökteki "gölge"si olan Ka eli anlaşılmalıdır.

İki kez yıkanma, Adem'in yaratılışının ahirette tekrar olunacağı ile ilgilidir. Yani ahirette gökleri kapsayan birinci Adem'in yerine ikinci Adem geçecek ki, bu da dirilik suyundan oluşacak.

Bundan sonra sağ el ile başa bir kez mesh çekiliyor. Mesh, insan kafasının genellikle saç dökülen bölümüne çekilmelidir. Çünkü, Ra-Amon (Rahman) Allah, insanın baş beynine yeni kat ekleyerek, onu düşünen insana dönüştürmüştür. Meshin bir kez çekilmesi ise bu olayın sadece bir kez, yani yaratılış zamanı olması ile ilgilidir. Daha sonra, sağ ayaktan başlayarak her ayağın üstüne sağ el ile iki kez mesh cekiliyor.

Ayak sembolü, eski kaynaklarda firavun "Amon'un ruhu" anlamında olan Şu Tanrısı'nın ayağa kalktığı dağla ilişkilidir. Mısır yazılarına göre, bu gizemli dağın altında Biqqe (İslam'da Bekke) mağarası vardır ve burada Oziri, yani Osiris Tanrısı'nın sağ ayağı "kaydedilir". Kaynaklarda buranın diğer adı Maryut şehirdir ki, bu da marlar (emirler) şehri, yani Midiya eli anlamındadır. Eski Ahit'e (İezek.43: 7 ve b.) göre de Allah'ın Evi, O'nun ayakta durduğu Moria dağında bulunuyor ve burada O İsrail halkı arasında sürekli yaşıyor. Bu yer, kitap ve makalelerimde yazdığım gibi gerçek İzrailde (Ozir-El), yani Oziri Tanrısı'nın El-inde (Azer-El) bulunuyor.

Belirtmek isterim ki, Oziri Tanrısı'nın bu şehri kaynaklarda Nu gibi de kaydediliyor ve metinlerde Nu kentindeki Oziri - Nazar/Nizar, yani Nu-Ozir olarak yazılır. Hıristiyan kaynaklarına göre Şu Tanrısı'nın bu kentinde “Yeşu nazoreyleri”, yani İsa peygamberin nazorey nesli yaşıyor. İslam'a göre ise burası “Şii nizarileri”nin, yani ensarilerin Elemut (El-Midiya) kalesidir.

Eski mühürlerin birinde Allah'ın ayağa kalkdığı yer, bedeninden dirilik suyu akan Sümerin (Şu-mar/Şii-emir) Enki Tanrısı'nın ayağını dağın üstüne koyması gibi tasvir ediliyor. Sufiler dahisi ibn Arabî de ayağını yere koymuş bu Adem'i Allah gibi sunuyor. Demek ki, ayağın üstü, Allah'ın ayağının bulunduğu dağ anlamındadır ki, burada dirilik suyu mevcuttur. Ayağın mesh çekilen üst bölümü de ilk Allah evinin bulunduğu dağın simgesidir.

Böyle anlaşılıyor ki, abdest, yalnızca bugün kabul edildiği gibi sağlık anlamında değil, Allah'ın Âdem'i yaratması sürecinin çok akılla sembolleşdirilmesidir. Eğer dikkate alırsak, namaz ve abdest, sufi anlamı da çok derin olan kelimeler ile eşlik edilir. Demek ki, Allah - namaz ve abdest aracılığıyla kendi mümin kullarının ölümden sonra da cennette yaşamalarını sağlamıştır. Çünkü, "Dünya" nın yaranışı üç vasıta ile: beyinde tasavvur etmeden, sözle ifadeden ve amelde hareketlerin taklidinden türemiştir. Gökleri kapsayan ana maddede sadece bu üçlükle canlı varlık yaratmak mümkündür.

Yazdıklarımızdan çıkan sonuç odur ki, namaz ve abdest - firavun Amon'un Adem'i ve onun için gökte cennet yaratması sürecinin taklididir. Bu taklide uyan Müslüman Adem gibi cennete girecektir ve orada onun ruhu ebedi mutlu yaşayacaktır. Bu mutluluğu insanlara firavun Amon ve "zamanı qabaqlamış ve tam mutluluğa ermiş" Deylem Türkleri vermişlerdir.

Bütün bunlar namaz ve abdestin batıni, yani gizli anlamıdır ve bunları sadece sufi aqilleri bilmişlerdir. İslam'ın gizli olan bâtın ilmi hakkında daha geniş bilgi ve kesin olgular "Batıni-Kur'an" kitabında verilmiştir.

 

Namaz ve abdestin batıni anlamı

makalesi Google-de türkçe'ye tercüme edilmiştir

 

  Firudin Gilar Beg